Anasayfa / Makalelerimiz / Antalya Boşanma Avukatı
Çekişmeli boşanma davası tarafların velayet, nafaka, tazminat, mal rejimi ve kusur hususlarında anlaşamamaları durumunda, bu hususların aile mahkemesi tarafından çözülmesidir. Çekişmeli boşanma davalarına bakan vekile de halk arasında Antalya boşanma avukatı denildiği gözlemlenmektedir.
Çekişmeli boşanma davaları genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri olarak iki üst başlığa ayrılmaktadır. Özel boşanma sebepleri kanunda sınırlı sayıda sayılmış olup türleri şu şekildedir:
Yukarıda belirtilen bir sebebin mevcut olması durumunda sadece ispat edilmesi boşanmanın gerçekleşmesi için yeterli olacaktır. Ayrıca karşı tarafın kusurunu ispatlamak gerekmez. Bu belirtilen sebeplerin her somut olayda var olup olmadığı araştırma gerektiğinden süreci Antalya boşanma avukatı ile yürütmek en sağlıklı yol olacaktır.
Genel boşanma sebebinin ne olduğu ise, kanunda sınırlı bir şekilde sayılmadığından sınırsız sayıda sebep genel boşanma sebebi olabilir. Şiddet, hakaret, küfür, beddua, mizaç uyumsuzluğu gibi bir çok neden sayılabilir. Genel boşanma sebebinin ne olduğu her somut olayda hakim tarafından inceleneceğinden tarafların hak kaybına uğramamaları için Antalya boşanma avukatı ile süreci yönetmeleri en sağlıklı yol olacaktır. Yine genel boşanma sebebinde karşı tarafın kusurunu ispat ile mükellef olan davacı ve davalının boşanma avukatı ile süreci yönetmesi tavsiye edilir.
Zina eşlerden birinin karşı cinsle kurduğu cinsel ilişki anlamına gelir. Fakat hemen belirtmeliyiz ki, cinsel ilişki şart olmayıp, bunu ima eden davranış ve tutumlar sergilemek de yine zina nedeniyle boşanma davasının sebebini oluşturur. Zina sebebiyle boşanma davası açma süresi, öğrendiği andan itibaren altı ay ve her halükarda 5 yıldır. Zina durumunda Medeni kanunumuzun 185/3 de belirttiği sadakat yükümlülüğü ihlal edileceğinden boşanma kararı mahkemece verilecektir.
YHGK, T: 13.07.2011, E: 2011/2-403, K: 2011/509: “
… Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder. (TMK. md.185/son) Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez. (H.G.K. 26.11.2008 gün 2008/2-698 esas 2008/711 karar) Toplanan delillerden sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan kadının da, dava sırasında bir başka erkekle ilişkide Boşanma davasının açılması, bu yükümü kaldırmayacağı gibi taraflar evli oldukları sürece bu yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır. Boşanma davası açılmakla ayrı yaşama hakkının elde edilmiş olması da sadakat yükümünü kaldıracak bir unsur değildir. …”
Zina sebebiyle boşanma davasında en kritik husus bu durumun ispatlanması hususudur. Diğer eşin telefonundan çekilmiş mesajlar, aldattığı kişi ile gezmesi, yemeğe çıkması, aynı odada kalması gibi zinayı ima eden durumun tanık veya görüntü olarak ispat edilmesi gerekecektir. Delilin mahiyeti her somut olaya göre değişeceğinden Antalya boşanma avukatı ile süreci yönetmek en sağlıklı yol olacaktır. Zina sebebiyle boşanma davasında aldatılan eş, diğer taraftan manevi tazminat her zaman talep edebilir. Ayrıca mal rejimi davasında aldatan eşin edinilmiş mallara katılma hakkı ortadan kalkmaktadır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, zinayı affeden eşin bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkı yoktur.
TMK. M.162
“Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Görüleceği gibi üç sebep mevcuttur.
Bu üç unsurun ne kast ettiği uygulamada daha çok Yargıtay tarafından belirlendiği görülmektedir. İlk derece mahkemesi de her somut olayın durumuna değerlendirme yaptığından süreci Antalya boşanma avukatı ile yönetmek en sağlıklı olandır.
Hayata kastedilme, eşin diğer eşin hayatını hedef alarak yapmış olduğu her türlü eylemi anlatmaktadır. Burada, diğer eş herhangi bir zarar veya hayati tehlikeye uğramamış olsa bile eylemi yapan eşin kastı yeterli görülmektedir. Örnek olarak elinde tabancayı eşine doğrultması fakat ateş etmemesi olarak gösterilebilir.
Kendisine pek kötü davranılması da, her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerekir. Eşini dövme, mahzene kapatma, işkence yapma gibi insan onuruna aykırı olup ruhsal ve psikolojik her türlü eziyet bu kapsama girmektedir.
YHGK, T: 16.06.2004, E: 2004/2-363, K: 2004/359:
“…Bozma ilamında kadın tarafından yapıldığı belirtilen eşinin arabasını taşlaması, eve almaması ve kolunu ısırması eylemleri kocanın 12.04.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından sonra, kadının 19.07.2000 tarihinde açtığı boşanma davasından öncedir. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kocanın açtığı boşanma davasında, kadının bozma kararına gerekçe yapılan bu davranışları henüz gerçekleşmediğinden, kadının da evlilik birliğinin temelinden sarılmasına neden olduğu kabul edilemez…”
Ağır derecede onur kırıcı bir davranış ise, daha çok eşini, toplum önünde aşağılama, toplum önünde dövme, küfür etme veya hakaret etme olarak ortaya çıkmaktadır. Ağır derecede onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için bu kapsama giren tutumların şaka yollu değil ciddi olarak yapılması gerekir.
TMK.M.162/SON da görüldüğü üzere affeden tarafın bu sebeplere dayanarak çekişmeli boşanma dava açma hakkı yoktur. Af, açık bir şekilde olabileceği gibi örtülü de olabilir. Affın var olup olmadığı hukuki bir değerlendirme gerektirdiğinden Antalya boşanma avukatı ile süreci yönetmek en sağlıklı yoldur.
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi ile çekişmeli boşanma davası açma süresi, tıpkı zinada olduğu gibi, öğrenmeden itibaren 6 ay ve her halükarda 5 yıllık zamanaşımına tabidir.
TMK.M.163
“Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”
Görüldüğü üzere, burada da üç unsur göze çarpmaktadır:
Küçük düşürücü bir suçtan kasıt, diğer eşi toplum indinde küçük düşüren, hicap duymasına sebep olan ve halk nazarında aşağılanmasına sebep olan durumlardır. Örnek olarak, cinsel taciz, dolandırma, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, terör örgütüne üye olmak rüşvet vb. verilebilir. Fakat bu durumun varlığı başlı başına boşanmaya yeterli değildir. Aynı zamanda diğer eşin onunla yaşaması objektif olarak beklenmemelidir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas : 2003/2300 Karar : 2003/3448 Tarih : 13.03.2003 kararında;
“ Türk Medeni Kanununun 163. maddesi gereğince ister küçük düşürücü suç işlenmiş olsun, ister haysiyetsiz hayat sürülmüş olsun boşanmaya hükmolunması için bu durumların diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmesi zorunlu olacak bu hususun kanıtlanması gerekecektir. O halde mahkemece yapılacak iş bu konuda taraf delillerini sorup, gösterdikleri takdirde toplamak, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”
Şeklinde bir karar vermiştir. Bu şartın ispat edilmesi hassas olduğundan süreci Antalya boşanma avukatı ile yönetmek en sağlıklı yoldur.
Haysiyetsiz bir hayat sürmek ise, eşin sürekli olarak, namus, itibar, onur, haysiyet ve şeref ilkelerine aykırı davranışlarını gerçekleştirmesidir. Bu durumları hayatının bir parçası olarak görmesi aranan şarttır. Bu işlemi bir defa yapması haysiyetsiz hayat sürmek olarak değerlendirilemeyecektir. Örnek olarak, genel ev çalıştırmak, muhabbet tellallığı yapmak, ayyaşlık, kumarbazlık, esrarkeşlik, doğal olmayan cinsel ilişki, evli bir kadının bir başkasıyla aşk hayatı yaşaması vs. gibi durumlar gösterilmektedir.
Yargıtay bir kararında “Bu itibarla haysiyetsizce hayatın bir unsuru toplumun değer yargılarıyla bağdaşmayan, toplumca hoş görülmeyen ve ayıplanan davranış, diğer unsur ise bu davranışların devamlılık arz etmesi, bu şekildeki davranışın bir hayat biçimi olarak benimsenmiş olmasıdır. “
Şeklinde haysiyetsiz hayat sürmenin tanımını yapmıştır. Bu boşanma sebebinde her zaman için aranan şart, diğer eşin bu sebeplere katlanamaması, bir diğer ifadeyle bu şartlar altında evliliğin devam etmesi kendisinden beklenememesidir. Bu durum her somut olaya göre değişiklik göstereceğinden Antalya Boşanma avukatı ile süreci yönetmek en sağlıklı yol olacaktır.
Türk Medeni kanunumuzun 164. Maddesi şu şekildedir:
“Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
Yukarıda belirtildiği gibi Terk Sebebiyle boşanma davası açabilmek için 3 şart mevcuttur.
Bu şartlar:
1-) Aile konutunun eşlerden biri tarafından;
terk sebebiyle boşanma sebebi oluşacaktır.
eş aleyhine de TERK SEBEBİYLE BOŞANMA SEBEBİ oluşacaktır.
Usulüne uygun ihtar ise bazı kriterlere tabi tutulmuştur. Buna göre terk eden eş, en az 4 ay müddetiyle evi terk etmiş olmalı, ihtar çeken eşin ihtarda davet edilen evin açık adresini göstermesi, kendisinin evde olmama ihtimaline karşılık anahtarların nerede olacağını belirtmesi, yol ücretini göndermesi ve son olarak ihtardan itibaren 2 ay içerisinde ortak konuta dönmemesi durumunda sonuçların ne olacağını belirtmesi gerekir. Bu kısım hukuki destek gerektirdiğinden Antalya Boşanma avukatı ile süreci yönetmek en sağlıklı yol olacaktır.
Terk sebebiyle boşanma davasının ispat edilmesi ve şartların mevcudiyeti durumunda boşanma gerçekleşecektir. Ayrıca başkaca bir delilin ibraz edilmesi gerekmez. Yine belirtmeliyiz ki, Terk Sebebiyle boşanma davası için herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir.
Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. (TMK 165)
Her hastalık değil kanunumuzda belirtilen akıl hastalığı bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Buna göre diğer hastalıklar boşanma sebebi olmayacaktır. Örneğin COVİD 19 sebebiyle hasta olan eş için boşanma sebebi olmayacaktır.
Bir diğer şart ise, akıl hastalığının iyileşme ihtimali bulunmamalıdır. Aksi durum boşanma davasının reddi ile sonuçlanır. Bu durumun resmi sağlık kurulunca tespit edilmiş olması gerekmektedir.
Diğer bir şart ise, akıl hastası eş ile yaşaması diğer eşten beklenmemesidir. Buna göre diğer eşin korkması, üzerine saldırılması, ev eşyalarını dağıtması veya kırması gibi sebepler aranacaktır. Kısaca diğer eşin ruhsal ve fiziksel sağlığının tehlikeye düşmesi sebebi aranmaktadır. Bu kısım da her somut olayın durumuna göre değişeceğinden Antalya Boşanma avukatı ile süreci yönetmek en sağlıklı yoldur.
Akıl hastalığı sebebi ile genel boşanma sebeplerine dayanılarak boşanma davası açılamaz. Zira genel boşanma sebebinde kusur en temel değerlendirme hususudur. Akıl hastası ise, iradesiyle hareket etmediğinden kendisine kusur atfedilemez.
Bu boşanma sebebinde hak düşürücü süre mevzubahis değildir. Her zaman dava açılabilir.